Saturday, July 23, 2016

Kore'de Kültür Şoku 2!

Merhabalaar,
Kültür şoku yazıma devam etmeye karar verdim çünkü yolda insanları keserken aklıma başka şeyler de geldi hehe J

İlk olarak Korelileri en çok takdir ettiğim konu toplumsal düzenin olması. Metroda ya da otobüs durağında insanlar tek sıraya giriyorlar. Müthiş değil mi sizce de? Bunun Türkiye’de uygulanması pek kolay görünmese de dileğim en kısa sürede bu alışkanlığın bizim toplumumuza da yerleşmesi.  Taksim ve Mecidiyeköy metrosunda oluşan o insan yığını sıraya girse güzel olmaz mıydı? İnsanlar şöyle birbirini itmeden saygılı bir şekilde binmeye çalışsa… Ayrıca metrolarda yaşlılar, engelliler ve hamileler için ayrılmış özel koltuklar var. Bu alanlara başkasının oturması kesinlikle çok büyük ayıp. Orası boş olsa da insanlar oraya oturmuyorlar. Şakşakşak 👏 Bunun yanında insanlar sokakta öyle her istediği yerde sigara da içemiyor. Bunun için ayrılmış belli alanlar var. O belirli alanlar dışında içilmesi durumunda ceza kesiliyor.

En çok yerdiğim konu ise fazla umursamaz olmaları. Kimse o dizilerinde olduğu gibi süper yardımsever değil maalesef. Hatta delinin biri metroda bize musallat oldu. Adam önümüzde garip gurip hareketler yapıyor, biz korkudan nerdeyse ölcez.  Kimse de sen napıyon kardeş rahat bırak kızları diye müdahale etmedi. Sadece televizyon izlermişçesine herkes bizi izledi ki orda adamı durdurabilecek amcalar, genç delikanlılar da vardı. Metroda yer verme kültürünün de yaygın olduğu söylenemez. Yaşlı amcalar teyzeler nerdeyse ölecek yine de kimse telefonundan başını kaldırıp yer vermiyor arkadaş (Yaşlılara ayrılmış bölüm dolunca ayakta kalıyor zavallıcıklar L).Ben bunlar yerine utanıyorum valla. Kıssadan hisse bu memlekette her şeyi dilediğince yapmakta özgürsün, kimse aldırış etmez. Amma velakin şuracıkta ölsen de kimse dönüp bakmaz.

Bir de şu sokakta tükürme meselesi var. Koreliler sokakta çook fazla tükürüyorlar. Bu onları kötülemek amacıyla yazılmış bir şey kesinlikle değil, bu onlara göre kaba bir davranış da değil. Kızlar bile gayet rahat bir şekilde lama gibi ortalığa tükürüyorlar. Bunu da rahatlıklarına düşkün olmalarına bağlıyorum. Yine de yanımdan geçen beybi feys güzel çocuklar yaşlı amcalar gibi sesli bir şekilde tükürünce şöyle bi donup kalıyorum.  

Ah ayrıca Kore'de askerlik süresi zorunlu 2 senedir. Kore'de her kim olursa olsun askerliğini yapmak zorunda, bedelli askerlik diye bir şey yok. Über ünlüleri bile paşa paşa o askerliği yapacak arkadaş. Bu konuda oldukça katılar. Hatta PSY askerdeyken albüm çalışması yaptı diye 2 yıllık askerliği yanmış ve ekstra 2 yıl daha yapmak zorunda kalmış yani totalde 4 sene askerlik yapmıştır. Askerlik bitmiş olsa bile 5 yıl boyunca üniversite öğrencileri yılda bir gün, diğerleri yılda 3 gün zorunlu ihtiyatlık eğitimi yapmak zorunda. Yılda bir günlük yoğunlaştırılmış askerlik gibi bir şey. Siperlerde sürünüp atış eğitimi falan yapılır. Bu eğitim döneminde genç üniversiteler sokaklarda asker üniformalarıyla salınırlar efenim. Kuzeyde Kim Jong-Un tehditi karşısında n'apsınlar her an tetikte tutuyorlar gençleri.

Vee şimdi de benim Kore’nin en çok sevdiğim yanına geliyoruz hihihi. Burada su ve tuvalet beleş! Tabi suyu para verip alırım ben derseniz o da mevcut fakat bence hiç gerek yok. Girdiğiniz her restaurantta ya da kafede su sebilleri var ve oradan dilediğiniz kadar su içebilirsiniz. Hatta okulda binaların her katında da bunlardan birer adet var. Tuvalet konusunu açacak olursam da metrolarda ücretsiz halka açık tuvaletler mevcut ve oldukça temizler! Bunu ilk gördüğümde baya şaşırdım çünkü bizde böyle bir uygulama yok, çok nadir olanlar da ücretli. Koreli arkadaşımıza bunu söylediğimizde oldukça şaşırmıştı insanın temel ihtiyacı nasıl olmaz, hadi yolda tuvaletin gelirse diyerekten. Şöyle bi düşününce haksız da sayılmaz yani hehe.  

Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

Sunday, June 12, 2016

Kore'de Sevgililik Anlayışı

AHH beni en çok yaralayan konu olan çiftler... O kadar çok çift var ki bu memlekette benim bile psikolojimi bozdular, zavallı bekar Korelileri düşünemiyorum.  Artık gına geldi adım başı vıcık vıcık çift görmekten. Şeyini çıkarmadan sevin kardeşim. İşin vahim kısmı da bunların çoğu birbirini çok sevdiğinden değil, sanki biriyle çıkması gerekiyormuş ve bir görevi yerine getiriyormuşçasına sevgili oluyorlar. Toplumsal yapı onları buna zorluyor. Hatta tanıdığımız bi Koreli abi çift yüzüğü takıyordu. Ben de sanıyorum ki en az 2-3 yıldır çıkıyorlar ve baya ciddi düşünüyorlar. Sorduk ve meğerse çıkmaya başlayalı sadece 3-4 ay olmuş ve yüzük takmışlar. Bunun üstüne woaa çok seviyor olmalısın yüzüğü taktığına göre deyince de hayır, pek sayılmaz demesin mi?

Erkekler mükemmel sevgili olmaya gayret ediyor. Belki de dizilerle çıta o kadar yükselmiş ki buna mecbur kalıyor zavallıcıklar. Aman sevgilim, canım cicim sevgilim havasındalar ve bu biraz samimiyetten uzak. Kızlara bebek muamelesi yapıyorlar resmen (Gerçi kızlar da bebek gibi davrandığından olabilir). Ayakkabı bağcıklarını bağlama, üşümesin diye ceketinin önünü kapama falan... Tamam, böyle söyleyince biraz romantik geldi ama kızın eli yok mu canım! Kızlar da sanki bunları yapmak oğlanların göreviymişçesine sadece put gibi duruyorlar. Yok canım ben yaparım benim elim kolum var demiyorlar. Kızlar bulmuş böyle oğlanları köle gibi kullanıyorlar kikiki. Gariplerim de n'apsın kızı elinde tutmak için katlanıyor işte. Tabi bu gözlemlerin yanında çok tatliş çiftler de gördüm. Onlara lafım yok. Ben sadece bu sırf yalnız kalmayayım, sosyal hayatta ortamlarda yanımda birileri olsun diye gezinen tiplere gıcık oluyorum.

Bekarlar da sevgili bulma derdinde. Sevgilisi olmayanlar hep bi dertli hep bi arayışta. Yalnızların yardımına da genelde arkadaşları koşuyor. Sogeting (소개팅) denilen tanışma buluşmalarıyla insanlar taliplerini arıyor kkk. Arkadaşların arkadaşlarına yine başka bir arkadaşını ayarlaması da denilebilir. Bizdeki görücü usulü buluşma heh işte bu. Birbirini tanımayan beyler ve bayanlar arkadaşlarının ara buluculuğuyla düzenlenen bir yemekte tanışırlar. Birbirlerinden hoşlaşırlarşa, elektrik alırlarsa yeni çiftimize merhaba! Ha bi de unutmadan ‘’couple’’ şeyleri burada oldukça revaçta. Sevgililer çift tişörtü ve aynı ayakkabıyı giyip aynı takıları takabiliyorlar.Tamam kabul bazen kıskansam da insan bi yerde yeter be kardeşim anladım sevgiliniz var diye haykırmak istiyor :( 

Ayrıca burada çiftler hemen hemen her gün her an görüşüyorlar- özellikle de 'campus couple' diye tabir ettikleri aynı üniversiteye giden çiftler. Yemekten tutun da ders çalışmaya kadar her şeyi birlikte yapıyorlar. En çok özendiklerim de kafelerde beraber ders çalışan havalı çiftler. Sokaklarda ne kadar vıcık vıcıklarsa bir ödev ya da sınava çalışırken de bir o kadar ciddiler.Karşılıklı oturup hiç konuşmadan, oynaşmadan saatlerce pür dikkat kendilerini işlerine verebiliyorlar. Şakşakşak 👏   Anlayacağınız boş zamanlarının tümünü birbirlerine ayırıyorlar. Bu gelenekten dolayı, genel olarak son sınıfta sevgili yapmak istemiyorlar. İş güç bulma derdine girince sevgilinin dikkat dağıtıcı olduğunu düşündüklerinden ve  her gün görüşemeyecek kadar meşgul olduklarından böyle işlerden bir süre ellerini ayaklarını çekiyorlar. Bunu ilk duyduğumda çok şaşırmıştım; çünkü Türkiye'de asla üniversite son sınıf öğrencisinden duyulamayacak şeyler bunlar. Bizde tam tersi en çok son sınıfta arayış oluyor, insanlar evde kaldım birini bulmam lazım diye ortalarda dolanıyor.😃

Sadece kadın-erkek ilişkilerinde değil, normal insan ilişkilerinde de yalnızlık eşittir eziklik.Hatta bir arkadaştan yemek önerisi istedim. Kimle yiyeceksin sorusuna yalnız deyince hemen bi vah vah yazık güçlü ol tarzı bir mesajla karşılaştım :( Bundandır ki yalnız dolanan insan pek görülmez sokaklarda ki birlikte dolanan bir arkadaş grubu gördüğünüzde de bu gruptaki üye sayısı genelde hep çifttir. 2'li ya da 4'lü gezmeyi severler. Üç kişilik bir grup zor görülür. Sonuç olarak Kore insanları yalnız kalmayı sevmiyor azizim. E ne diyelim, bekar Koreli kardeşlerimize sabır dileyip bu yazımı da burada bitireyim.                                                                                                 

                                                                                                                 G.                                                                                                           

Tuesday, May 31, 2016

Kore'de Kültür Şoku


Dünyanın neresine giderseniz gidin her milletin kendine has yaşam tarzının olduğu aşikardır. Genel olarak uzak doğu ülkelerinin yaşam tarzları birbirine benzese de işin içine girince farklılıkların da olduğu hemen göze çarpıyor. Her neyse konudan sapmayayım. Ben bu yazımda bir Türk olarak Kore'de garipsediğim şeylerden bahsedeceğim:)  Her ne kadar bazı konularda toplumsal düşünce yapısı olarak benzesek de Kore ülkemizden oldukça farklı bir ülke. Ne de olsa dünyanın öbür ucu e olsun o kadar diye düşünsem de 3 ay geçmesine rağmen bazı şeylere şaşırmadan edemiyorum.

Öncelikle terlikler!!! Bizim ülkemizde tuvalet terliği olarak geçen bu terlikler burada moda olmuş durumda. İnsanlar okula giderken ya da sokakta dolaşırken bile bunları giyiyorlar-hatta kışın 5 derecede bile çorap+bu terlikle geziyorlar. Baştan aşağı şıklık akan taş gibi bir çocuğun altında bu terlikleri görmek mümkün. Hele o güzelim etekli makyajlı kızlar bunları giyiyor ya ah ahh... Tamam anladık rahatınıza fazlasıyla düşkünsünüz de bu biraz fazla olmamış mı abilerim ablalarım? Gerçi bu akıma biz de kapılmak üzereyiz- hatta Ege aldı bile bunlardan kikiki. Tabi ki sadece yemekhaneye giderken giyeceğiz!

Eğer Kore'ye geliyorsanız hiyerarşiye hazır olun. Özellikle yaşlıysan senin dediğin olur şeklinde bir kültürleri var. Hele o ajummalar (orta yaşlı teyzeler).... Onlar her türlü hakka sahip toplum içinde ve siz sesinizi bile çıkaramazsınız. Metroda, kaldırımda yürürken ya da sadece dururken... Her an bir ajumma dirseğine maruz kalabilirsiniz. Sizinle asla konuşmayacaklar, bir geçebilir miyim müsaade et demeyecekler. Sizi bir hiç gibi kenara itecekler, duvara yapıştıracaklar. Kaldırımda birkaç kere yere kapaklanma tehlikesi yaşadım sayelerinde. Ama olsundu, her şeye rağmen sizi de seviyorum ajummalar <3 Ajusshilerden (orta yaşlı amcalar) yana böyle bir sorun yaşamadık çok şükür.

Koreliler alkolü çok seven ve çokça da tüketen bir toplum. Bu, yüksek ihtimalle çook stresli geçen hayatlarından bir kaçış onlar için. İster hafta içi ister hafta sonu olsun, her gün sokakta sarhoş ajusshiler görebilirsiniz.Fakat ateşli cuma anlamına gelen bulgım (불금) cuma günleri hemen hemen tüm Kore'yi sarhoş görebilirsiniz. Ama korkmaya gerek yok. Herkes kendi halinde takılıyor. Şu ana kadar bi sarhoşun başkasına bulaştığını görmedim. Kendi hallerinde arkadaşlarıyla içip evlerine dönüyorlar. Cuma gecesi metro kullanacaksanız bileğinize parfüm falan sıkmanızda fayda var, zira metro leş gibi alkol kokuyor olacak. Sizin için rahat bir nefes olabilir yanınızda taşıdığınız koku.

Bunların yanında sokaklarda sarı, mor, turuncu kafalı pek çok genç oğlan görebilirsiniz. Kızların yapmasına alışmıştık ki günümüzde oldukça moda oldu. Ama ya erkeklerde...Türkiye'de çoook nadir görülen bu durum Kore'de oldukça yaygın. K-pop etkisinde kalmış pek çok genç saçının rengini değiştiriyor. Açıkçası ben buna karşı değilim; fakat normal karşıladığımı da söyleyemeyeceğim. Düşünsenize Türkiye'de bunu biri yapacak da arkadaş ortamında dalga geçilmeyecek. O şahsı yerden yere vururlar, her ortamda dalgasını geçerler. Burada kimsenin salladığı yok. Ki öyle de olmalı değil mi? Sonuçta herkes istediğini yapmakta özgür.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar gibi. Bu yazının devamı gelebilir. Gelmeyebilir de... Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!
                                                                                                                           G.
                                                   

Tuesday, May 17, 2016

Güney Kore'de Exchange

Merhaba arkadaşlaar,

Bu ilk yazım olduğu için nasıl başlamam gerektiğini pek bilmiyordum aslında. O yüzden düşündüm taşındım ve en iyisinin hikayenin en başına gitmek olduğuna karar verdim. Blog anlaşılacağı gibi Ege ve benim Kore'deki yaşamımız ve gözlemlerimiz hakkında olacak. Peki biz bu dünyanın tee öteki ucundaki Kore'ye nasıl geldik? Başlıktan da anlaşabileceği gibi exchange programı ile öğrenci olarak geldik. Nedir bu exchange diyecek olursanız da exchange bir çeşit öğrenci değişim programı. Bu programla üniversitenizin anlaşmalı olduğu yurt dışındaki bir okulda 1 veya 2 dönem boyunca öğrenim görebilirsiniz. Gitmek istediğiniz okulların farklı farklı kriterleri olabiliyor öğrenci kabul ederken. Bu kriterleri öğrenmek ve başvuru için gerekli belgeleri öğrenmek adına okulunuzun uluslararası ofisine uğrayabilir ya da gitmek istediğiniz okulun web sitesine bakabilirsiniz. Gerekli belgeleri toplayıp başvurduktan sonra gerisi karşı okuldan haber beklemeye kalıyor. Vee beklenen kabul mektubu da geldi mi başlayın hazırlamaya bavulları 🎉🎊

Yeni bir ülkeye gitmek- hele hele orada yaşamak, oranın kültürüne, insanına, yaşam tarzına alışmak biraz korkutucu gelebilir. Fakat ben kendimi o kadar hazırlamıştım ki Kore'nin farklı yaşam tarzına... Okumadığım blog, izlemediğim video kalmadı diyebilirim. Bunlar bir nebze olsun kültür şoku yaşamama engel oldu. Yine de nereye giderseniz gidin azıcık da olsa nasıl bi yere geldim ben ya hissine kapılabiliyor insan. Özellikle de Kore gibi ülkemizden oldukça farklı bir yere geldiyseniz... Bazı insanlar bu farklılığı sevebilirken bazıları nefret edebiliyor. Neyse ki ben seven taraftayım. Fakat ne yazık ki burada tanıştığım Türkler genel olarak nefret eden tarafta. Özellikle yemek konusu biraz sıkıntı yaratıyor sanırım çünkü burada domuz içermeyen yemek bulmak samanlıkta iğne aramak gibi. Ben pek takmam bu durumu deseniz bile damak tadınıza uygun yemek bulamayabilirsiniz vs. Kore yemeklerini çoook seven ben bile yemeklerden dolayı sıkıntı yaşamadım desem yalan olur. (Yemeklerle ilgili yazıyı daha sonraya sakladık.) Özellikle ilk hafta yemeklerden dolayı yaşadığımız sıkıntı aman tanrıım hatırlamak bile istemediğim, midemin bağımsızlığını ilan etmek istediği o günler...  Biz 27 Şubat'ta mutlu mesut gelip yurda yerleşmiştik ki ne öğrenelim. Yemek servisi okulun açıldığı gün olan 2 Mart'ta başlayacakmış. 5 gün boyunca her öğün dışardan yemek yesek para dayanmaz. Bi de ilk geldiğinde insan biraz cimri oluyor. Daha doğrusu her şeyi istemsizce liraya çevirince insanın böğrüne bi öküz oturuyor.  Türkiye'den 1-2 tl'ye aldığım sabunun burda 10 tl'ye tekabül ettiğini görünce yüzümün aldığı şekli tahmin edersiniz. Kahrolsun Türk Lirasının değersizliği :( Her neyse, biz tabii ilk gün durumun ciddiyetini kavrayamadık. 'Ne olacak ya hehe ramen yeriz işte marketten alıp, yanına da bi kimçi ohh' havalarındayız. Ama hiç öyle olmuyormuş arkadaşlar. Bu ramen diye yaptıkları şey mideyi cehenneme dönüştüren cinsten. Bizim Türkiye'de acı diye yediklerimiz halt etmiş. Hele bi de bunu bomboş mideyle, deli gibi bi aç bir şekilde yediğinizi düşünün. Vay o midenin haline. Hadi bunu da geçtim bi Türk asla bi kutu ramenle doyamaz. ASLA. Bunun yanında üçgen kimbaplar da denedik ama yok arkadaş o da acı. İlk günlerin acemiliğiyle neyin acı neyin değil olduğunu anlamamız biraz zaman alsa da artık 3 ayın sonunda marketler bizden sorulur. 😎 İlk gün kurduğumuz fakir soframızı da paylaşayım sizlerle hehe.


Ailenizden, ülkenizden, sevdiğiniz insanlardan ve özellikle lezzetli Türk yemeklerinden uzak da kalsanız eğer elinizde exchange yapabilecek imkanınız varsa kesinlikle yapmanızı öneriyorum. İlla Kore'ye olmak zorunda değil tabi ki. Yeni insanlar tanıyıp yeni yerler keşfetmek, dünyanın değişik tatlarına varmak nereye giderseniz gidin mümkün diyerekten yazımı noktalıyorum. Başka bir yazıda görüşmek üzere!
                          
                                                                                                                                                          G.